27 Aralık 2009 Pazar

Haftanın Özeti 5

Ne zaman ertesi güne devasa bir rapor yetiştirmem gerekse blogda oyalanıyorum :) Olsun işime geliyor, aksi halde bloğu güncellemeye fırsatım olmuyor :P

Dün Ebvata ile Bağdat Caddesi'ne gittik, karşıda oturanlar için Anadolu tarafı turistik gezi tadında oluyor :)

Dün ıspanaklı börek yedik.. Bugün düşündüm tüm hafta boyunca ne çok ıspanak yedim şaka gibi.. Önce salı günü pazardan ıspanak alıp kavurmasını yaptık yoğurtla yedik evde. Çarşamba günü ıspanaklı börek yedik.. Perşembe günü okulda yumurtalı ıspanak vardı. Eh artık bünye buna rağmen demire doymadıysa ben ona ne diyim :P

Erkek arkadaşım bu dünyadan değil! Hamburger başta olmak üzere tüm fast foodlardan nefret eden bir bünye olabilir mi? En azından döner sev, adana sev.. Ya da lahmacun sev.. Ne biçim bir adam bu yahu!

Ya bırak Allah aşkına, fast food'suz dünyanın tadı tuzu olur mu ya, ne sağlıklı yaşamıymış bu. Geçen bir yerde gördüm sağlıklı yaşam uğruna bağırsaklarını temizliyorlarmış insanların.. Ay çok iğrençti anlatmicam. Sadece sağlıklı yaşam adına herşeye o kadar çok takmamak lazım bence.. Uvv tüylerim diken diken oldu, iğrenç bir yöntemdi. Ağızdan diildi o kadar söylüyorum..

2010'dan klasik isteğim, daha az makyaj malzemesi almak, en azından yedek almamak.. Ya bu işler kafada bitiyor, öyle almicam hacı yazmayla olmuyor inan ki. Kaç defa yazdım ben olmadı, kendimden biliyorum :P

Bu hafta en çok buna güldüm ve hüzünlendim.. Garibim Fırat'ım :(

Tesadüfen Coleslaw salata tadan ve bayılan ananeme içindekileri söyleyen sevgili KFC çalışanları.. Biz öğrencilik zamanımızda az sormadık, neden bize söylemediniz, sorarım size :'(

Starbucks'ın Dark Cherry Mocha'sı bende önce uyku sonra hiperaktivite yapıyor! Artık içinde ne varsa :Ppp

Diğer blogda yedeklediğim ürünlerden vermeyi düşünüyorum. Yarışma, give-away vs. değil, ilk isteyene. Önceleri yedeklerimi buzdolabının kapağında saklıyordum, şimdi koca bir rafın yarısı doldu. Ufaktan ufaktan eritmeliyim stokları, cidden hastalık boyutunda yedek alma olayım var :( Ya biterse ya bir daha bulamazsam diyen sesi kafamın içinden çıkarıp atmam lazım!

Bu ara hiçbir diziden keyif almıyorum :( Israrla takip ettiğim Heroes'un son 4-5 bölümünü izlemedim, içimden gelmedi.. Zaten Sarah Conor kaldırıldı yayından. True Blood yeni sezonu taaaaaaaa Haziran'da. The Big Bang Theory de olmasa valla Aşk-ı Memnu'ya sarıcam :P Ama onun da sonunu biliyorum, zevki yok :( Bihter hala intihar etmedi mi ya :P Hııı bir de aşk-ı memnu yasak aşk demek, bilmeyen varsa..

9 Kasım 2009 Pazartesi

Haftanın Özeti 4

* Yazdıklarım içime sinmiyor, taslak halinde resimler bekliyor, bir türlü yazamıyorum. Yazdıklarım da içime sinmiyor zaten. Bloglara yorum bile yazamaz oldum, 15 dakika düşünüyorum yazmadan. :S

* Makyaj bloğumda harika bir ürün tanıtcam, bayılacaksınız eminim :)

* Bayağı oldu bu manyaklığı yapalı ama yine de yazıcam, ileriki kuşaklara yazılı bir belge olarak kalsın :P Bildiğin sütle unla yapılan kremadan kremalı mantar çorbası yaptım hayatımda ilk defa. Tabii abartma huyum buna da geçti, 1 kilo mantardan devasa bir tencere çıktı, günlerce çorba içtik :P

* Bloğumda hiç yapmadığım bir şeyi yapcam heyecanlıyım, henüz düzgün bir programla düzenlemelerimi bitiremedim, işallah güzel olucak :D

* Ara ara hiç kullanmadığım ve kullanamayacağım bir ürünü almam lazımmış gibi hissediyorum. Bundan önce glitter liner'lara takmıştım, şimdiki saplantım jel allıklar. Rüyamda jel allık aldığımı görüyorum, o derece ciddi :S

* Caramel'le ben kozmetik orucuna girmiştik ya, 2 hafta filan oldu.. İşte o oruç yalan oldu, ben alışveriş delisi oldum :P Ama mazeretim var.. Bi' kere MAC'te holiday koleksiyonları çıktı, mini setleri almalıydım, sooracığıma Ebay'den çok uygun fiyata aradığım şeyleri buldum, Strawberry'de indirimler tam istediğim gibiydi, YSL ruj fırtınasına ben de katıldım, Sephora indirim yaptı, en son da Urban Decay indirim yapmış. %30 hem de! Şimdilik direniyorum ama indirim 20 Kasım'a kadar geçerli, kendime hakim olamayabilirim :P

* Bunlar yetmezmiş gibi, indirim yapmayan markalara yılbaşı indirimi yapın artık, Christmas indirimi ne zaman başlicak, ekonomik kriz insanları etkiledi alım gücü düştü bence indirim yapmanız lazım şeklinde e-postalar gönderen zıvanadan çıkmış alışveriş manyağı da benim :)

29 Ekim 2009 Perşembe

Cumhuriyet Bayramı

Başkasının mandası olmayı değil de kendi efendisi olmayı seçen, yıllar sonra bile bize ilham vermeyi sürdüren Atatürk'ün en büyük armağanı cumhuriyetimizin bayramı kutlu olsun :)

23 Ekim 2009 Cuma

Siz İnsan Mısınız!!!

Bu bir soru değil, "retorik bir soru cümlesi". Sizin insan olmadığınızı, vicdanınızın olmadığını zaten biliyorum.

Merak edenler için Kadıköy Belediyesi'ne ait hayvan barınağının bazı "maneviyatı yüksek" insanlar tarafından nasıl perişan edildiğinin hikayesi.
Buyrun buradan okuyun.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Eski Yazılar..

Kişisel ile makyajı birbirinden ayırmaya karar verdim, kişisel etiketli eski yazılarımı bu bloğa taşıyorum, merak eden varsa :)

16 Ağustos 2009 Pazar

Haftanın Özeti 3

♥ Bloğumu özledim, yazmayı özledim :)

♥ Çok çalışıyorum, profilimde yazdığımdan da beter durumdayım, 1 haftalık işi 1 günde bitirmeye çalışıyorum :(

♥ Bu stresime rağmen cildim çok güzelleşti, sanırım BB kremin etkisi. Bulandan, geliştirenden, satandan ve alandan ( :P ) Allah razı olsun.

♥ Düşündüm de bu süreçte sıklıkla MAC Volcanic Ash Thermal Mask ve Avon'dan nem veren bir maske kullandım, onların da etkisi olabilir..

♥ MAC'in gelmek bilmeyen iki koleksiyonu Naked Honey ve Color Craft nihayet teşrif etmiş, hala görmeye gitmediniz mi yoksa? Ben malum yurtdışından almıştım, glosslarda aklım kalmıştı ama 46 TL imiş, hayatta o parayı vermem onlara. (Heheh yurtdışında 19 Euro ödedim o köşeli glossa ama o sayılmaz)

♥ Karamel'in burda bahsettiği Yoort'u hala çok merak ediyorum.. Bir türlü gidemedim, Ebvata da onay vermiş, gitmek şart oldu :(

♥ Canım acayip derecede yaz turşusu istiyor ama istediğim gibi güzel yeşil biberler bulamadım, bulduklarım acı çıktı.. Benim yaz turşusu dediğim şeyin eminim başka adları da vardır, turşu değil çünkü aslında. Biber haşlaması bir nevi.. Yeşil biberler kaynar suda 5-10 dk haşlanır üstüne nane (bol olacak ama), sarımsak, tuz ve limonla servis yapılır. Yazarken bile ağzım sulandı :'(

♥ Eylül'ün ilk haftası Ankara'ya geliyorum, nerde kalsam, nereye gitsem, ne yesem, ne alsam ;)

♥ Yabancı bloglarda ve Türk bloglarda 10 pan project çılgınlığı başlamış, gayet güzel olmuş, ben hala cesaret edemediğimden kendime uyarladığım bir şeyler yaptım :P Artık bitsin dediğim ürünleri sıraladım, hangisi önce bitecek yarışması düzenledim. Bakalım ilk önce hangisi biticek..

♥ Yukarıdaki yarışma için gloss seçerken, hangi glossta ne kadar kaldığını merak ettim, en çok hangi glossu kullanmışım yarışması yaptım :P En çok Maybelline Water Shine Diamonds Chocolatte Glitters No.12 rengini kullanmışım.. Yeni seride olmayan bir renk, bitince çok üzüleceğim, biliyorum.

♥ En çok kullanılan MAC gloss yarışmasının galibi ise Love Nectar.. İkinci sırada ise Icescape var.. Fark etmeden yarısına getirmişim.. Çok şaşırdım ama Icescape'ler bitmesin! kampanyası dahilinde ACW'den sipariş verdim, üstüne de Holiday koleksiyonunda çıkacak Jingle Jangle glossu aldım, Ebay'de Jingle Jangle satan şahıs Türkiye'ye artık paket göndermiyorum kayboluyor diyerek beni deli etti, hemen de gaza geldim başka yerden aldım :P

♥ Japon maskelerine taktım, hepsini istiyorum! Özellikle bir tane var, kesin alacağım o bebişi :D Böyle efendim içinde kömür var, rengi simsiyah, sıvı şeklinde tüpten alıp yüze sürüyorsun, 10 dk içinde kuruyup kağıt gibi çekiliyor, tüm siyah noktalara yapışıyor çıkarıyor. Öyle de güzel bi ürün. Fiyatı da sadece 5 dolar.

♥ Sıcaktan saçım çok aşırı kabarıyor ve elektrikleniyor, denemediğim sprey, köpük, yatıştırıcı krem kalmadı, önerisi olan var mı? :(

4 Ağustos 2009 Salı

Ara..


Yaz sıcaklarını sınava hazırlanarak geçireceğimden Ağustos sonuna kadar blogda pek bir etkinlik olmayacak. Olur da uğrayabilirsem yorumlarınızı cevaplamaya çalışacağım ama ne kadar sıklıkla konu yazabilirim bilmiyorum. Ağustos ayını güzel geçirin benim yerime! Bu bir kanundur! Herkese sevgiler..

19 Temmuz 2009 Pazar

Yenilik

Uzun zamandır temamdan memnun değildim, yeni tema üstünde uğraşıyordum bir süredir ama paslanmışım birkaç yerde takılıp tamamen sildiğim oldu. Sevgili Stil Direktörü emaille gaz vermemiş olsa bu tema da uzun süre bitmezdi, zaten eksikleri var hala. Olsun diğerinden çok sıkılmıştım..

Daha şimdiden 3 kolonlu temadan sıkıldım, sağ kolonda bir düzenlemeye gidicem ilerleyen günlerde (haftalar.. aylarda?) inşallah.

Herneyse, çalışmayan yerler varsa bir zahmet yorum bırakırsanız sevinirim :)

12 Temmuz 2009 Pazar

Nedir bu enerjinin kaynağı?

Midem hala düzelmedi, bir nevi detoksta gibiyim :P Mineralli su içiyorum, zaten burda musluk suyu içildiğinden restoranlarda su satılmıyor, daha doğrusu paralı değil, isterseniz çeşmeden bir bardak getiriyorlar :Pp Onun yerine meyve aromalı (ıyk) su içiyorlar, bence berbat bir şey. Bir de mineralli su var, bildiğimiz soda ya da mineral suyu gibi çok asitli bir şey değil, hafif içimli bir su, bir miktar CO2 var ama dili uyuşturacak kadar değil. Onunla birlikte bir de multivitamin alıyorum..

Özellikle B vitamininden, folik asitten ve çinkodan zengin olanlardan araştırıyordum, en sonunda aradığımı buldum.. Guruldayan bir mide ile 1 saat danalar gibi tepindikten sonra (Rick Astley sağolsun, burda bahsettiğim şarkısıyla bi güzel oynadım :D ) bunu bloğa yazayım dedim heheh :P

Sağlıklı beslenip beslenmediğinizden emin değilseniz, doktorunuzla konuşup (tahlillerinizi yaptırıp) almanızı tavsiye ederim şahsen. Açıkçası yetersiz mineral veya vitamin alan kişilerde (ekstrem derecede az alanlar hariç) ölümcül sorunlar rapor edilmemiş bugüne kadar. Ancak yaşam kalitesini azalttığı bulunmuş, daha yorgun olma hali, isteksizlik, unutkanlık vs. gibi hem fiziksel hem de zihinsel kapasitede düşüşlere neden oluyormuş. Fazlasının ise bir hastalığa neden olduğunu belirtmemişler..

Ay bu arada H&M ikinci indirimini yapmış, harikaydı :D 14 euro'ya aldığım mont 9 euro olmuş, ona sinir oldum.. Elbiseler 2-5 arası, abiyeler 9 euro.. Ayakkabılar 5 euro, gözlükler 4 euro. 2 ve 3 euroya da güzel üstler vardı ama ben burda Türkiye'de pazarda bulduğum gibi tshirtler bulamıyorum neden neden? :(

9 Temmuz 2009 Perşembe

Özür

Son zamanlarda email, mesaj ya da yorumlara yanıt veremediğimin farkındayım, bu tempo bir süre daha böyle gidecek ancak kimseye kasten yaptığım bir durum değil, haber vermek ve uzun zamandır yanıt veremediğim herkesten özür dilemek istedim.. Vay Marjo ne biçim insanmış, bir emailime bile cevap vermedi diye düşünmeyin :P

30 Haziran 2009 Salı

Konser, Çilek ve Hatırlatma

Bu ara bloğu da herşey gibi çok ihmal ettim, gece 12'ye kadar çalışıyorum mecburen desem inanır mısınız? Sabah 8'de çalışmaya başlamayı geçtim, geç saate kadar çalışmayı da geçtim, aştım valla bu aralar :P Şikayet etmiyorum, sadece zaman bulamıyorum eskisi gibi.

Bu dönemde sokakta korkmadan geç saatte yürümek kadar beni mutlu eden bir şey olmadı (bir de H&M'e gidebilmek güzeldi). Geceyi ne kadar sevdiğimi unutmuşum, İstanbul'da Anadolu tarafına taşındığımdan beri tek başıma 11'den sonra dışarda kalmamıştım hiç.

Burda gece geç saatte rahatsız edici tek şey alkol sınırı çoktan aşmış sarhoş İngiliz turistler, ellerinde içki şişeleri bağıra bağıra şarkı söylüyorlar. Otobüse bile o halde biniyorlar ama yerel halk ermiş şekerim kimsenin bi laf dediği yok bunlara :P Bizde olsa otobüs şoförü sağa çeker otobüsten atar hepsini :P Bir de geceleri Night Line otobüsleri var, sabaha kadar. Çok özendim çoook, bizim semte en geç 11'de otobüs var, haftasonu o kadar bile değil, ki İstanbul'dan bahsediyoruz, 15 milyonluk şehir, burası ise Kadıköy bile olamaz 100 bin kişi nüfusu var sadece.


Bir de, kıyaslama yapıyorum elimde değil, hayatımda yediğim en güzel çilekler burda yediklerim, valla bak. Keşke imkanım olsa da Türkiye'ye de getirsem, bavul ticareti gibi heheh :P Anladığım kadarıyla burdaki dağlarda yetişiyor, o yüzden böyle değişik bir tat var.


Hazır ağzınızı sulandırmışken bir de Katy Perry haberi vereyim, 9 Temmuz'daki konsere benim yerime gidin lütfen :P Gerçi biraz tuzlu gibi bu fiyat. Neyse.. Hello Katy kelime oyununu çok sevdim ;)

Son hatırlatma da, YARIŞMAya katılmak için bugün son gün, bilmeseniz de mesaj yazın, şansın kime güleceği belli olmaz :P Milli piyango reklamı gibi oldu heheh

Image Credit, Biletix

23 Haziran 2009 Salı

Never gonna tell a lie and hurt you..

Enerjim tükenmiş gibi, hiç blogla ilgilenemiyorum, makyaj zaten da yapmıyorum ki ekliyim.. Makyaj namına en fazla 6 Temmuz'da Naked Honey ve Color Craft çıktığında resimlerini çekebilirim, zira 3 ruj, 3 gloss, 2 göz kalemi, 2 allıktan başka bir şey yok yanımda :))

Ebvata ile klasikleşen 80'ler gecemizden hatırladığım bir şarkı dilime ve aklıma sanki copy/paste oldu, ondan başka bir şey düşünemiyorum :P Youtube linki burda, youtube açamayanlar için gelsin;

Rick Astley; Never gonna give you up



Evet, müzik zevkim maalesef 80'lerde kaldı benim, çoğu kişi hatta EA bile sevmiyor 80'leri.. Bence o zamanın naifliği başka hiçbir zamanda yok, çok başkadır benim için.

Son sözüm de hava durumuna! Günlerdir güneş görmediğim için enerjim tükendi benim, n'apiyim meteoropati var bende. :P

19 Haziran 2009 Cuma

Günün Ürünü: Ekmek..

Ekmek de tanıtılır mı demeyin, tadı bu kadar güzel olan bir ekmekten bahsetmemek haksızlık olur :P Günlerdir bu yazıya hazırlanıyorum, ya ekmeğim bitiyor ya yoğurdum ya da fotoğrafla uğraşmayıp mideme indiriveriyorum.. Aşağıdaki fotoğrafların hepsi açlıktan guruldayan bir mide ile çekildi, dolayısıyla kalitesinde düşüklük olabilir.. O anda kaliteye değil, içeriğe bakıyodum çünkü :P

Konuya dönersek, ekmek diyorum, çok severim, fırından yeni çıkan ekmek kokusuna bayılırım, hatta sıcacık ekmeği orada o anda bitirebilirim :P Farklı ekmek çeşitlerini denemeyi de çok severim, zaten UNO Esmer Alman Ekmeği ile de aylar önce Tansaş'ta öyle tanıştık, çok mesuduz o günden beri.



Vitamin deposu olan bu ekmeğin yapısı bildiğimiz beyaz ekmek gibi değil, daha yoğun, daha tok, dolayısıyla tam da üstüne ne isterseniz sürüp yemelik :P Farklı lezzetleri denemeyi sevenlere öneririm, gerçekten çok ama çok güzel. Sadece UNO'nun dilimleri fazlaca kalın, 1 tanesini bitiremiyorsunuz. Burda dilimler çok daha ince, 1 dilimi rahatlıkla mideme indiriyorum (bkz. aşağı :P ).


Ay madem ekmek manyağıyım bari cevizli, sütlü ve bol kalorili ekmekler alacağıma diyete uygun alayım dedim, lifli bu ekmek acayip bir şey, varlığı bile insanı doyurmaya yetiyor :P Şöyle ki, şimdi bi lokma alsam 5 dakika çiğnemem lazım, üff söylerken doydum diyosunuz :P


Bu da ekmeğimizin yakından görünümü, içinde yulaf, çavdar ve buğday tohumu, ayrıca ayçiçeği çekirdeği de var bolca.


O kadar anlattım alman ekmeğini, bir de tarif vereyim :D Efendim, sabahın köründe marketten alışverişimizi yapıyoruz, zira geç çıktığımızdan akşamları açık market bulamıyor, bir kuru hazır salata paketine talim ediyor, ardından (en sevdiğim yemek olan) Çin yemeğini gözümün içine baka baka yiyip bir de üstüne çatlayacam ya ne güzel bi şey şu Çin yemeği diyen EA'mıza nispet mi yapıyosun karşımda diyerek küsmüyoruz :P


Bu benim favori ekmek üstü soslarımdan biri, yoğurt ve ton balığını karıştırıp sürüyorum, üşenmezsem sandviç ekmeğinin arasına koyup okula da götürürüm.. Kırk bin yılda bir yani :P İsteğe bağlı içine bir kaşık mayonez de konabilir, mayonezli hali çok ama çok güzel olur. Daha fazla yeme isteği uyandırabilir yalnız ;) Not: Yoğurdun rengi neden öyle ben de bilmiyorum, bizim Türk yoğurtları gibi değil, kremamsı biraz, fazlaca akışkan bi de.


Oy çok yedim üstüne 1 bardak yeşil çay içeyim.. Bi kere o çikolata topları yeşil çayın yanında yenileceğinden kilo yapmayacaklar :P Malesef burda bitki çayı süzme aparatı yok :( Belki bit pazarı gibi bir yerlerde vardır ama ben bulamadım, keşke kendiminkini getirseydim..



Image Credit: İlk resim Uno.com.tr'den screen shot.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Haftanın Özeti 2

Caramel'den kopya çekerek başladığım haftanın özetine devam edeyim :P

* Havaalanında sosyolojik incelemelerde bulundum.. :P Dinlediğim 20'den fazla anonsta X Bey uçağınız için son çağrı, Y Bey acilen uçağa gidin anonslarındaki X ve Y beyler nedense hep Türk'tü.. O kadar insanı beklettiğimizi umarsamıyor muyuz? Yoksa param var kaçırsam sonrakine binerim mi diyoruz?

* Bu dünyada Türk olmak çok kolay :P Nereye gitseniz bir Türk veya bir Türk dükkanı var.. Hiçbiri yoksa kebapçı var mutlaka :P

* Bugün sıçan kestim! :P Çok heyecanlıyım, çok da mutluyum.. Bu tekniği Türkiye'de bilen/kullanan ender insanlardan biri olacağım ;) Zevk için kesmediğimi anlamışsınızdır, insanlık adına.. Hastalıklara çare olmak adına..

* Türkiye'de aman Allah korusun asla hayvan kesmem ben diye şımarıklık yapan ben burda mecburen çatır çatır yaptım valla :P Iyy iğrendim, yapmicam deme lüksü olmayınca insanın neler yapabiliyor :P

* Çalışmaya 8'de başlıyorum! Türkiye'de ben 8'de kalkan bir insandım.. Beni bilenler mucizeye tanık oldu :P

* Strawberrynet'in CK One Summer parfümde yaptığı indirime bayıldım! Canımsın Strawberry :P Duty Free'de 33 Euro (yaklaşık 70 TL), Strawberry'de 44 TL, parfüm olduğu için kargo ücretiyle birlikte 48 TL'ye geliyor.. One Summer harika taze bir yaz kokusu, karpuz, nane ve mis gibi limon kokusu geliyor. Alt notasında musk var, musk hiç sevmem ama katlaniciiz artıkın :P Yalnız unisex olduğu için herkes beğenmemiş, aklınızda olsun.

* İdefix'de Edgar Allan Poe, tüm hikayeleri, 70 yerine 28 TL. Kaçırmayın ;)

* Burda ilk defa otobüse tek başıma bindim ve de kaybolmadım :P İnsanlık için önemsiz olabilir ama benim için büyük bir adımdı :P Kesinlikle yer-yön duygusu olmayan bir insanım, neyseki otobüsün içindeki ekranda durakların adı yazıyor ;)

* Douglas mağazasını bulma çalışmalarım devam ediyor :P MAC dostum seni bulucam, benden kaçamazsın :P

10 Mayıs 2009 Pazar

Bahar Havası :)

Merhabalar :) Malum bahar temizliğinden ben de nasibimi aldım, bir süredir denediğim şablonu elimden geldiğince test ettim, eksiklerini giderdim, gün içinde eklemeyi planlıyorum.. Eklemeler sırasında bloğu görünmez yapıcam bir süre, şablon değiştirirken gadget'lerin çoğu siliniyor, onları eklemeden açmak istemiyorum.. Yarına kadar açmış olurum sanıyorum :) İnşallah yani :P Reader'dan okuyanlar okumayanlara haber versin :Pppp Görüşmek üzere!

Ay şiştim, eksik aksak bile olsa yayınlıyorum, aaaa hava güzel ben bilgisayar başında takıldım kaldım.. Olmaz olamaz :P Herkese sevgiler :)

Marjo

8 Mayıs 2009 Cuma

Hızır Bana Düşman Mısın!

Yaaa şaka gibi gerçekten. Bu sene hayatımda ilk defa annemin gaza getirmesiyle Hıdrellezi kutliyim, kendi çapımda isteklerimi yaziyim filan dedim. Hayır Hızır'dan bir beklentim de yok aslında, batıl inancım yoktur ama adam bana düşman çıktı iyi mi!

Ben gayet insani duygularla dileklerimi tertemiz bir sayfaya yazdım :P İlk sıraya da en çok istediğim şeyi yazdım, ayrıntı da verdim, bayaa uzun tuttu. N'apiyim, hem uzatırım (doğuştan :P ) hem de "ne dilediğine dikkat et" ("careful what you wish") sözünü aklımda çıkarmadığımdan zaten bir dilek dileyeceksem ayrıntılı anlatırım :P Bedazzled filmi vardı hatırlar mısınız, Brendan Fraser ve Liz Hurley'in, orda da Brendan ne dilediğine dikkat etmiyodu, başına gelenleri gördünüz :P 

Neyse laf karışmasın, ilk sıraya yazdığım şey Hıdrellezden hemen sonraki gün (dalga geçer gibi) hiç geri dönüşü olmayacak şekilde suya düştü.. Bu ne ki şimdi.. Ben dileğimi hayal halinde seviyodum, gerçekleşmeyince çok gıcık oldum. Şikayet mektubu yazmak istiyorum, kandırıldım :Ppp

Hızır'ı protesto ediyorum, benim için bitmiştir, bi daa da dilemem :P


Marjo

7 Mayıs 2009 Perşembe

Zayıflıyorum :)))

Makyaj-kozmetik temasından daha çok günlük temasına geçtim, umarım hayal kırıklığına uğramıyorsunuzdur :P Bir süre daha böyle olacak, benden uyarması :P Zaten maskara, eyeliner, allık (bronzer) ve glosstan başka bir şey kullanmıyorum, makyaj yapıyor da eklemiyor değilim yani.. Haziran geliyor malum, ben de bir süre yurtdışında olucam araştırma için. Gideceğim yere baktım herkes çöp gibi, direk gaza geldim ben de kilo vermeden gitmemeliyim şeklinde :P Geçenlerde diyete başlamıştım, sadece 1 hafta sürmüştü :P Ama bu sefer acayip motive oldum, kilo vermeden gitmicem!

Ama yemeği de çok severim, öyle günde 1 elma 1 avokadolu diyetler bana göre değil. En iyisi dedim bildiğim gibi yapiyim. Fi tarihinde bir diyetisyene gitmişliğim de var, eski listemi çıkardım, kalori listesi filan. Iyy gördükçe ter bastı; 2 dilim kepekli ekmek 95 kalori, yoğurt 110 kalori, tavuk şiş 200 kalori.. Baktım olacak gibi değil. Kendime uygun şekilde modifiye ettim, iyi de yapmışım yaklaşık 7-8 günde yaklaşık 2 kilo vermişim :) Genel olarak yaptıklarımı aşağıya yazıcam ama herkese önerim budur, garantili kilo verme yöntemidir demiyorum. Sadece benim yaptığım ve başarılı olduğum bir sağlıklı beslenme modeli. Kullanıp kullanmamak sizin tasarrufunuzdadır ;)

Öncelikle gittim meşhur keten tohumundan aldım, sabahları 1 çay kaşığı aç karnına alıyorum, lifli ve lifi sindirmek bağırsakları uzun süre meşgul ettiğinden muhtemelen tok tutuyor ama 1 çay kaşığı az geliyo sanırım akşam 6 gibi acıkıyorum, akşam 1 kaşık daha mı alsam heheh :Ppp

Kahvaltımı gayet iyi yapıyorum. Yok canım bundan reçeller, ballar, tereyağları vs. yediğim aklınıza gelmesin. Zaten sevmem tatlı şeyleri. Yediklerim de salata (domates salatalığı boş yemektense minik minik doğruyorum, salata dediğim o yani :P ), 1 dilim peynir, zeytin ve ekmek. Ekmek konusunda sınırım yok malesef. 2 dilimde kalmıyorum öyle söyliyim :P Öğle yemeğini mecburen okulda yiyorum ama az yağlı yemekleri tercih ediyorum. Bir gün baklagil, bir gün sebze, bir gün et şeklinde döngü yapıyorum. Akşam da 6'dan sonra hiçbir şey yemiyorum. Yok yok o kadar da değil midem kazınırsa salatalık yiyorum ama onun kalorisi 0 demişti diyetisyenim, sınırsızdı benim önceki listemde ama yine de abartmıyorum 1 tane maksimum 2 tane. 

Özellikle akşam yemeğinde yediklerim beni çok şişiriyordu, tamamen iptal etmek de çok acıktırırdı, o yüzden akşam yemeğini çiğ meyve sebze ile değiştirdim. Örneğin dün ne yediğimi yaziyim, 1 salatalık, 1 armut :) Ondan önceki gün erik, ondan önceki gün de yine salatalık, elmadan oluşmuştu. Gece boyunca acıkacak gibi olursam ve de canım bin türlü kalorili şey isterse kendime tadından nefret ettiğim bir yeşil çay var onu demliyorum. O kadar sevmiyorum ki onu 1 bardağı zorlasam bile bitiremiyorum ve iştahım kapanıyor, yeme isteğim geçiyor ;) Onun haricinde gün içinde ÇayKur'un tadına bayıldığım yeşil çayını demliyorum. Rezene çayı yapıyorum. Rezene ödem söktürücü, bir de tadı çok güzel bence :P 

Buraya kadar yediklerimden bahsettim ama malumunuz sadece diyetle olmuyor bu işler. Bu zaman içinde her gün egzersiz yaptım. Öyle 1 saatlik egzersizler değil 10-15 dk akşamları, sabahları da yürüyüş ama bazı günler yürüyüşü fitness ile bazen de aerobik ile değiştirdim. :) Sabahları da kahvaltıdan sonra 1 adet L-karnitin alıyorum, L-karnitin tek başına etkili değil ama egzersizle birlikte çok etkili, ayrıca çok enerjik olmamı sağlıyor gün içinde. 

L-karnitin sayesinde egzersizin 20. dakikasından itibaren vücudun enerji üretmek için daha fazla karbonhidrat yakması durduruluyor ve yağlar yakılmaya başlanıyormuş. Çünkü L-karnitin yağ moleküllerini mitokondriye taşıyıp mitokondrimizin enerji üretmesini sağlıyormuş.. Yağ yakılması karbonhidrat ve proteine göre çok daha fazla enerji verir. Misal 1 gr karbonhidrat yaksa vücudumuz 4 kcal enerji açığa çıkar ama 1 gr yağ ile 9 kcal enerji üretilir. Dolayısıyla, karbonhidratla aynı miktar yağ yakarsak 2 katından fazla enerji elde ederiz ve daha az yoruluruz ;)

Bilimsel verileri geçtikten sonra kendi yaptıklarımı anlatiyim, örneğin sabah; L-karnitin aldıktan 30 dk sonra 40 dakika evdeki koşu bandında yürüyüş yapıyorum. Yürüyüş ve tüm egzersiz hareketlerinde tempomu yağ yakma nabzıma göre ayarlıyorum. Normalde çok hızlı yürümeyi severim ama mecburen yavaş yürüyorum. Yürüyüşten sonra hızlıca evi süpürüp siliyorum.. Sonra okula kadar yürüyorum. Akşam da okuldan yürüyerek eve geliyorum (Mesafe yaklaşık 20 dk). Eğer ödevim yoksa fitness CD'mi takıp egzersiz yapıyorum. O da bitince acaba daha ne yapsam yaaa çok enerjim var hala diyorum lol

Olay buymuş yani :P Zinde olmak da çok zevkliymiş, kronik yorgun bir insandım ben bundan önce. Tabii gereksiz yere alınan kalorilerin de etkisi var bunda. Zayıflamak isteyen herkese başarılar :)


Marjo

3 Mayıs 2009 Pazar

Backstreet Boys... Where are you :P


Heheheheheh yandaki resme bakmaya doyamadım :P Bir zamanlar Backstreet Boys diye bir grup vardı hatırlar mısınız?

80'leri görebildiğim için çok mutluyum, keşke 80'lerde daha çok zaman geçirebilseydim.. O yıllarda hayat vardı yaaa heheh bir de keşke dinlediğim şarkıları anlayabilseydim :P O zamanlar New Kids On The Block (pardon ama NKOTB derdik biz ona :P ) vardı, siz gençler bilmezsiniz tabii.. Ben bayılırdım onlara. Hatta bloğumun isim babası da onlar, Marjo On The Blog ile onlara bir nevi gönderme yapmaktayım, merak eden varsa burdan açıklamış olayım :P

Neyse efendim, NKOTB 5 adet birbirinden yakışıklı erkek, ben de o zamanlar artık nasıl bir 
bünyeymişsem (ki bir rivayete göre ilk lafım "abi" olmuş, gerisini siz düşünün artık lol) bu abilere bayılırdım 2-3 yaşlarında, kuzenlerim o zaman genç kızlardı, sürekli evde radyoyadan NKOTB dinlenirdi (efenim o zaman insanlar radyo dinler, boş kaset alır, radyodan çekim yapardı), bir de TV'de TRT3'te yabancı müzik programı mı ne vardı klipler çıkardı :P

NKOTB bir gün dağıldı diye bir haber çıkmıştı, sanki dünyanın sonu, nasıl da ağlamıştım, bitti artık, bi' daha göremicem onları diye. :P Hatta o zaman tam benimkiler dağılırken Backstreet Boys (BSB) çıkmıştı yavaştan. Ay nasıl kıl olmuştum ben onlara, bi' gıcıktım ki görmeye duymaya tahammülüm yok böyle.. Hiçbirini sevmezdim, dinlemezdim. Sanki NKOTB'yi onlar dağıtmış gibi kin tutardım. Hatta bir kere fanclub'larına "hatred" mektup bile yazmış olabilirim. Ahahah bu mektup olayım da çok komiktir; Barış Manço'dan aklınıza gelebilecek her türlü boybande mektup yazmıştım. Ne yazdığımı hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle hazırlıktaki kıçı kırık İngilizce'mle hayranınızım, buraya da gelip konser verin filan gibi bir şeydir. Umarım öyledir yani, daha fazla rezil olmuş olmak istemiyorum heheheh

Siz gülün benim mektup olayıma ama kaç kere hediye gelmişti bana :P Sürekli her yere mektup yazdığımdan bi' şeyler kazanıyodum.. TRT3'ten de kazanmıştım bir hediye n'aaber? :P (Tina Turner CD'si hem de :P )

Neyse, konu dağıldı. Bugün eski müzik listemi açtım, (eski derken tarihi demek istiyorum) BSB'den As Long As You Love Me de listedeydi :) Bu şarkıyı çok severdim ama NKOTB üstüne gül koklamamak için direnmiştim; sevmiyom, ıyk ne biçim müzik, sözler de saçma diye :))) Neyse efendim, bugün merak ettim ne oldu öldü mü kaldı mı bunlar, yoksa sayem(iz)de kazandıkları milyoncukları mı yiyolar diye. NKOTB yeniden toplaşmış geçen sene hatta 2-3 single çıkarmış (yooo şu anda indirmiyorum ki hiçbirini niye öyle baktınız? *masum masum bak*), 1993'te hain bir şekilde ayrıldıktan 2008'e kadar geçen sürede biri emlakçı olmuş :P Biri yapımcı olmuş.. Bir tanesi aktör olmuş. Sadece 2'si tek başına albüm çıkarmış ama pek tutmamış. Şimdi isim vereyim Jordan Jonathan filan diye ama hiçbirini hatırlamıyorum ismen. Merak eden varsa kutsal bilgi kaynağı Wiki'ye baksın lütfen :P

BSB ise bugün (3 Mayıs) O2 Arena'da (Londra) bir konser vermekle meşgulmüş. 2007'de son kasetlerini çıkarmışlar, yeni bir tane çıkaracaklarmış. Hatta gözümüz aydınmış, Richardson gruba geri dönmüş (artık o hangisiyse) meraklılarına duyurulur :P

Bir de Take That vardı ki, o çok başka bir yazının konusu olabilir. Take That'in dağılması benim de müzikle ilişkimi kesmeme neden olmuştur. Benim sevdiğim her grup dağılıyo, bende bi lanet var moduna girmeme sebep oldu bu adi boybandler! Ama harbiden öyle bak yaziyim benim yüzümden dağılan grupları; NKOTB, BSB, Take That (diğerlerinin aksine hayatta birleşmeyiz diyo bu gıcıklar), Boyzone, Crowded House, The Cure (ühüü) ve daha aklıma gelmeyen niceleri... Sorumlusu benim bence :P


Marjo

image credits: Google Görsellerden buldum ya site adı kaydetmemişim, siz de bakın, çok eğlenceli, eski resimleri. Keşke vaktim olsaydı da hepsinden bir kolaj yapsaydım.. Gülerdik ne güzel :P

25 Nisan 2009 Cumartesi

Sahibini arayan paketler :D

Sizinle paylaşmak istediğim bir şey var.. O da soldaki şekerler :D Paketlerimi özenle süsledim, pazartesi günü sahiplerine ulaşmak üzere yola çıkacaklar.. Umarım beğenilirler :) Çok heyecanlandım nedense, paylaşmadan duramadım.

Burdan bu olaya vesile olduğu için Serrose'cuğuma tekrar teşekkür etmek istiyorum. Keşke bu fikir daha önce aklına gelseydi :P Güzelim kartpostal koleksiyonum annem tarafından döküntü kabul edilip atılmadan önce mesela :P Neyse canımız sağolsun.. Paketler de bir an önce sahiplerini bulsun :)


Marjo

22 Nisan 2009 Çarşamba

Döndüm.. Haftanın Özeti

Caramel'in haftanın hoşlukları listesine özendim :))) Blogsuz geçen son haftamı özetledim, ben yazımı ortaya korum beğenen alır okur beğenmeyen kapatır gider :P

* Nihayet İstanbul'a döndüm, çok yorulmuşum 20 saat kadar uyudum gelir gelmez. Öncesinde de yorgundum zaten.. Çeviri için günlerce sabahlamıştım + kongreye yetiştirebilmek için gece geç saatlere kadar labda sürünmüştüm (bilen bilir) + kongrede sabah 8.30'dan akşam 7-8'e kadar istisnasız (ilgili ilgisiz) tüm konuşmalara katılıp hepsini dinledim!  Sonuç = Sağlık nedeniyle kongreyi erken terk etmek zorunda kaldım! Ben en azından son güne kadar sağlam kalmayı hedeflemiştim ama haliyle bünye daha fazla katlanamadı yaptığım işkenceye. Bir de beyin yaşım ortalama 5 olmasına karşın bedenen 1 yaş daha yaşlandım tabii onunla da ilgili bence. Neyse yarın doktora gidiyorum, 23 Nisan'ımı hastanede kutlicam :P

* Dönüşte aynı yolu gelen taksinin 7 TL yazmasına, giderken 15 TL vermiş olmam nedeniyle çok sinir oldum. Demek ki hala şerefsizin önde gideni taksiciler varmış, dolayısıyla taksi plakalarını yazmaya devam dedim.. Bir de kırk yıldır kullandığım duraktan geldi yani. Şoförler odasına şikayet ediyorum böyle tipleri ben. Hayatta tahammül edemediğim insan tipi, "Alemin kralı benim, istediğimi kandırırım, herkes aptal, bir ben akıllıyım" moduna sahip insan modeli. İşi gücü olmayan emekliler gibi her türlü yere email açıp, telefon edip şikayette bulunurum ben. Hiç de üşenmem.

* Apartman kapısını açınca İyi ki Doğduk'tan gelen kart postalları görünce inanılmaz sevindim :))) Yokluğumda birikmişler canlarım :))) Bu arada kendi hazırladıklarımı daha gönderemedim, bugünün yarım gün olduğunu unutmuşum, okuldaki postane ben gittiğimde kapanmıştı bile. Yine pazartesiye kaldılar off!!

* Gelir gelmez kavga ettik (hayır, gelir gelmez trip atmadım, konu başka). Bu aralar o kadar sık kavga eder olduk ki artık sevgilinin kavga edilen bir yaratık olduğunu düşünmeye başladım. Yapmam gerekeni biliyorum sadece neden yapmadığımı bilmiyorum.

* İki gündür lenslerimle yatıyorum, bu gidişin sonu hiç hayırlı olmayacak ama bakalım..

* Malum yokluğumda okunacak bir sürü şey birikti, gelir gelmez bloglara daldım. Esther'in bloğunda gösterdiği tencereye dibim düştü (burada). Hayır dolu değil ama bir zamanlar içinde salçalı makarna olduğu çok açık! Şansıma evde makarna yok. Bir evde nasıl makarna olmaz ya!! 

* Elişi yapabilen bir insan değilim (labda ellerimi kullanarak çalıştığım halde). Ama süsüme düşkünüm o ayrı :P Hersheyler'in bloğunda rhinestone (taklit kristaller) ile tshirt süsleme bilgileri var (burada), çanta süslemeyi çok severim, hemen adapte etmeye karar verdim. Sağolsun adresi de vermiş, hiç sevmesem de Eminönü'ne gitme kararı aldım, ki tek başına bu karar bile büyük bir adım. Gitmeden önce Pasiflora içeyim en iyisi :P

* Giderken yorumları onaylama seçeneğini etkinleştirmiştim. Kaldırdım şimdi. Hiç hoşlanmıyorum yorum onaylamadan, ikiyüzlü bir şey bence. Hele başka bloglara yorum yazıp, "Yorumunuz onaylandıktan sonra görünecektir" yazısını görmek beni sinir ediyor, sanki söylediğim laf için onay almam lazım başkasından.. Ama yorumları onaylayınca kendimi bir anda Yorumların Efendisi gibi hissettim, acayip haz aldım o ayrı :P

* Yine uzun yazdım, tebrikler en sıkıcı blog benim, yüz puan aldım, en birinci ben oldum bence :P


Marjo

16 Nisan 2009 Perşembe

Terminator: The Sarah Connor Chronicles

Çok farklı şeyler yazmak isterken Terminator: The Sarah Connor Chronicles dizisinin 2. sezon son bölümünü izledim ve dayanamadım.. Öncelikle diziyi izlemeyenler varsa kesinlikle tavsiye ederim, son derece sürükleyici! Aylarca izlememek için direndim çünkü orijinal Terminator filminin hayranlarından biriyim, Arnold'lu olanlar heheh :) Dizide gelişen hikaye maalesef çoğu yerde filmle alakasız, hatta çok farklı. Filmin büyük hayranları kesinlikle yadırgayacaktır; misal T3'te kadın şeklindeki T-X 2003'e gelir, arkasından bizim sevgili T-101'imiz Arnold'cığımız gelir, ancak 2003'te nükleer kıyametin kopmasını engelleyemez.. Dizide ise Connor'lar zaman makinasıyla 1999'dan 2007'ye gelirler, dolayısıyla hikaye bu aşamadan itibaren farklı gelişir.

Diziyi anlatıp *spoiler* (burda kullanmak istediğim kelimenin tam karşılığı yok ama "boşboğazlık" olarak çevrilebilir..) yapmak istemem, izlemelisiniz.. Ancak paranoyak olabilirsiniz izledikten sonra benden uyarması :P

Aksiyon açısından birinci sezonu daha çok beğensem de kurgu açısından ikinci sezon aşmış durumda. Özellikle Shirley Manson'ı görünce gözlerime inanamadım, kendisine bayılırım. Dizide ne olduğunu ise söylersem tadı kaçar, o yüzden izlememiş olanların keyfini kaçırmıyorum :) Yalnız söylemeden geçemicem dizideki kıyafetleri harika. Özellikle ayakkabıları!

Shirley Manson'ı Garbage grubunun solisti olarak tanıyanlar vardır, mükemmel bir sesi, fiziği ve egzotik bir güzelliği var :) Beyaz ten, kızıl saçlar (doğal hali kızılmış), mavi gözler.. Aşağıya en sevdiğim şarkılarından birini ekledim; belki de bu şarkının klibi Terminator dizisinde oynamasının yolunu açmıştır, kimbilir :P

Bu arada Youtube'a girebilmek için ayarlarınızı yapmadıysanız maalesef aşağıdaki videoyu göremeyeceksiniz.. O yüzden size linki veriyorum, ktunnel vs. gibi sitelerden girmek için (burdan). Ama isterseniz Youtube'a girmek için kullanılan otomatik DNS ayarlayıcı (artık neyse adı :P ) programı gönderebilirim, email atmanız yeterli. (Şşşş kimse duymasın :P )



Doğumgünümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim :) Çok sevindirdiniz beni :)))


Marjo

17 Mart 2009 Salı

Reflü; Başlık Konusunda Çok Yaratıcıyımdır :P

Reflüm var benim :P Saçma sapan yazdığıma, güldüğüme bakmayın, moralim çok bozuk aslında, o yüzden saçmalıyorum.. Bundan yıllar önce, yine bir şeyler yetiştirmek için deli gibi çalışıp kendimi ihmal etmiştim, hiç unutmuyorum KFC'den en sevdiğim menüyü almıştım, malesef her güzel şeyin bir bedeli var; akşam 10'dan sonra yemek boruma doğru inanılmaz bir yanma ile reflüm ortaya çıktı..

Hastalıklar konusunda okuldan filan bilgim olduğundan (bir de hastalık hastasıyımdır, Three Men in A Boat'taki J gibi hastalıklar hakkında yazılan kitaplara bayılırım, roman gibi okurum eheh), aaa reflü oldum modunda olayı kabullendim hemen :P Mide asitini düzenlemek ve aşırı yanmayı azaltmak için dengeleyici ilaçlar almak lazım. Yoksa doktora asla gitmem, lise sonda yaşadığım bir nöroloji maceram var ki trajikomik, o yüzden güvenmiyorum doktorlara.

Aslında ilk nörolojiye gittiğimde aynı odada muayene olan yaşlı teyzeyi görünce geri kaçmalıydım.. Kadıncağızın başına en az 10 adet doçent toplanmış, ellerinde kitaplar, hastalığın ne olduğunu bulmaya çalışıyorlar.. Kadına kimisi bilmemşu hastalık diyor, kimisi yok bilmembu diyor.. İnanılmaz bir manzaraydı.

Herneyse, doktor tahmin ettiğim gibi reflüm var deyince neden stres yaptın dedi.. Reflü ve çoğu mide hastalığı psikolojik aslında. Dertleri yutuyoruz ama midemiz sindiremiyor, n'apalım.. Benim bu ufak tefek şeyleri kendime dert etmem de yeni değil, hayatımda stres yüzünden olmadığım hastalık kalmadı; lenf bezlerimin ceviz kadar şişmesinden migrene kadar..

Reflüm ise aylar önce kendiliğinden geçmişti, bu akşam tekrar geldi. Aslında birkaç gündür hafif hafif yokluyordu da inanmak istememiştim. Bugün tası tarağı toplayıp gelmiş. Çok yanıyor yemek borum, nerdeyse boğazım komple yanıyor.. İşin garibi reflümü azdıracak hiçbir şey yemedim, içmedim.. Kolanın tadını bile unuttum.. Kızartma vb. ağır yağlı yemekleri zaten yemiyorum. Her zamanki sabahlamalarım dışında galiba taşınma stresine girdim, ondan oldu (Kronik kendi kendine teşhis koyma modu :P )

Mimlerim birikmiş, bugün akşam onları da yazıcam, çok eğlenceli her ikisi de :) Mimleyenlere teşekkürler tekrardan..


Marjo

1 Mart 2009 Pazar

I <3 Depresyon!

Canım sıkkın olunca kendimi zorla depresyon psikolojisine soktum, nasıl özlemişim yalnız kalıp depresyona girmeyi :)) Tembelliğin sınırlarını zorladım bu hafta sonu, Heroes'un son 2 bölümünü izlememiştim onları izledim, Syler'a bir kez daha aşık oldum :)) İddia ediyorum şu anda şu dizi aleminde Syler'dan daha yakışıklı bir aktör yok. N'apalım yok yani, olsa söylerim :Ppp

Platonik aşk iyice moda girmemi sağladı, heh :P Sırf abartmış olmak için sabahın köründe böyle günlerimin vazgeçilmezi dondurmadan almak için markete gittim, rafa sıkışmış alamadım epey uğraştım, milleti seferber ettim, bir şekilde çıkardık.. Muhtemelen o rafın kapağı yazdan beri açılmamıştı çünkü :)) Öğleden sonra da pizzamı da ısmarladım oldu bitti :)) 

Normalde pizzadan nefret ederim, peyniri ağır gelir ama arkadaş yeni çıkan dipsos pizzayı anlata anlata bitiremedi resmen. Ispanaklı aldım ben, almışken ince ve kalın hamura başka pizzalar da aldım, yarın da yemek yapmak zorunda kalmam dedim eheh :P Dipsos pizza insan üstü bi' şey ya, çok güzel, çerez gibi yeniyor ama çok yağlı, bir daha almam asla (Depresyonda bile olsam almam :P ).

Sonra Gülçin'in aşkı için Dubai'ye yerleşip Hepsi grubunu bıraktığını öğrendim (2 ay olmuş benim yeni haberim oldu :P ), ne yapacak bu Hepsi grubu diye üzüldüm.. Gülçin'in sesi çok güçlüydü, diğer kızların pek seslerini duyduğumu da hatırlamıyorum, zaten çok da dinlemem, ay durup dururken niye bana dert olduysa :S

Rihanna'nın kendisini eşek sudan gelene kadar döven sevgilisini affettiğini okudum magazin bloglarında, şok oldum.. Erkek arkadaşıma dedim nerde bu Amerika nerde bu devlet :P Ne biçim Amerikalı'sınız siz, kadın hakları yok filan diye takıldım uzun süre :P O da zencilerde bu tür olaylar çok yaygın, kültürleri çok farklı onların, erkeklerin kadınları dövmesi de kadının adamı bırakmaması, davalarla sürüm sürüm süründürmemesi de normal, ben adım gibi biliyordum affedeceğini dedi.. Bir şeyi de bilmesin, gıcık :( 

Bu insanların kültürlerinde böyle bir olay affedilebilecek bir şey bile olsa, Rihanna'ya bir gram saygım kalmadı.. Kadının kendisine saygısı yok ki ben ona saygı duyayım, hayret bi şey :S

Bir de Avon'un Incandessense parfümünü denedim, yazmazsam olmazdı.. (Niye olmazdı onu da bilmiyorum ya :S ) Always'in yerini tutamasa da güzel bir çiçek kokusu, k3'teki 15 ml'lik mini EDP'sinden sipariş verdim dayanamadım.. Çok çok özel bir koku değil, hatta çiçek kokularını sevmeyenler eminim sıradan bulacaklar bu kokuyu ama bilmiyorum ya yatarken parfüm kokusu olmazsa uyuyamıyorum ben. Çok uygun geldi bu fiyata (15 ml'si 9 TL). Parfüm önerisi yapmayı sevmiyorum herkesin teninde farklı oluyor kokular, o yüzden merak eden varsa mutlaka temsilcisinden numunesini istemesini tavsiye ederim, gerekirse parasını verip isteyin numuneyi (2 TL olması lazım), Amerika'da numuneler ücretsiz ama burda parayla satılıyor, bunu da söylemiş olayım ve haftasonu geyiğini bitireyim :)


Marjo

25 Şubat 2009 Çarşamba

Hayat..

Bir önceki yazım sonrası email ve yorumlarla destek veren herkese çok teşekkür ederim.. Çok uzun süre depresyonda kalabilen biri değilimdir zaten ama bazen herşey üst üste gelip enerjisini sömürüyor insanın.. 

Zaten gönül rahatlığıyla depresyona da giremem, benden daha zor durumda olup da hayata tutunan insanları düşünüp bir de vicdan azabı çekerim şımarıklığımdan :P

Bugün de uçak kazası haberini gördüğümde aynı vicdan azabını hissettim.. Uçaklardan acayip korkarım.. Fobi derecesinde değil Allah'tan ama bende saçma korkular var, gençliğimde çok fazla felaket filmi seyrettiğim için sanırım.. Uçak patlayacak, Boğaz köprüsü yıkılacak, depremde ev çökecek vs.. 

Hayatta neler var.. 

***

Günlük tarzında yazmayı sevdim bu arada, içimi döküyorum rahatlıyorum :) Makyaj ve ürün tanıtımı resimleri var hazırda, watermark'lı, gıcır gıcır :P Ama ekleyemiyorum kaç gündür.. Bilmiyorum genel isteğe göre ekleyebilirim de böyle devam edebilirim de :P


Marjo

24 Şubat 2009 Salı

Uyarı; Ateşle Yaklaşmayın Patlayabilirim...

Uyarı: Son derece kişisel bir yazı yazıyorum, makyaj veya tanıtım değil..

Saçma sapan bir gün geçirdim, herkese kızdım, en çok da kendime kızdım.

Herşey yine işim için sabahlamamla başladı.. Yanlış anlaşılmasın işimi çok seviyorum, çok severek yapıyorum, o ayrı.. Bilgisayar başında sürekli oturmak gerektiğinden azıcık göbek büyütüyor ama neyse.. Sabahladım ve işi bitirdim, bitirmenin gururu içindeyim, tek hayalim 2 saat uyku uyuyup okula gitmek, ama ne mümkün telefon susmuyor ki, patron bir yandan danışman bir yandan, insanlar arıyo’ sürekli, ne dertleri varsa sabahın 8’inde.. 

Uyumak istiyorum ama ya.. Neyse kalktım mecburen otobüs durağına gittim, okula bulunduğum yerden geçen 1 otobüs var. Karşıdan geliyor otobüs önünde camları siyah bir cip (jeep meep değil o, öküzün önde gideni olduğundan anca cip olabilmiş o) otobüs durağının önünde durdu mu bu salak.. Otobüs de benim arabaya bineceğimi mi düşündü bilemiyorum, bastı gitti mi.. Ben peşinden koştum mu salak salak.. Durmadı mı bu otobüs.. Daha da sinirlenip cipli magandaya ağzıma geleni söyledim mi.. Evet söyledim rahatlamadım ama.. 15 dk. soğukta bi’ taraflarım dondu çünkü..

Efenim sonraki saçmalıkları anlatmak istemiyorum tekrar sinirlenicem, hele tez çalışmamı nasıl batırdığıma dair mükemmel bir dram çıkardı ama başka zamana artık.. Tezi de batırdım artık bana bi’ şey olmaz derken, Google E-booksta bedavasını bulduğum 7 sayfalık (normalde 6 sayfa, 1 sayfası referans bölümü) bir yazıya 40 dolar ödedim ben. Evet yaptım bunu.

Sevgilimi aradım ya azıcık şımartsın beni diye, şu oldu bu ters gitti filan diyorum, adam Erol Taş mübarek, bunu daha önce konuşmuştuk, her seferinde her çalışmada ilk yaptığında sonuç alacak olsan bunun adı araştırma olmazdı bik bik bik, sevgi kelebeği olacağı tuttu sevgilimin.. Böyle gönül rahatlığıyla anlatamadım derdimi, lafı ağzıma tıktı bi’ de..

Aynen bu şekilde koşar adım depresyon moduna girdim, 12 saat uyumuşum dün, azıcık iyi geldi, yoksa hayatta çekilmez benim depresyon halim :Ppp Bari en azından müzik olsun bu meymenetsiz yazıda;

Marjo

21 Şubat 2009 Cumartesi

Siyah Süt; Doğum Sonrası Depresyon 101

İnanamıyorum, üşenmeden uzun uzun yazdığım yazım silindi biraz önce :( İşin kötüsü balık hafızalıyım ben, ne yazdığımı hatırlamıyorum :( Baştan alalım bakalım...

Versiyon 2:

Elif Şafak'ın çok büyük bir hayranı olmasam da takip ederim bir şekilde.. İngilizce yazdığı Araf'tan sonra ilgimi çekti diyebilirim, çok beğenmiştim Araf'ı.. Siyah Süt çıktığında (malum davalar nedeniyle) bu kadar popüler olmasaydı, okumam asla bu kadar gecikmezdi.. Popüler olan, bir anda her yerde karşıma çıkan şeylerden tiksinme huyum var.. Bütün hevesim kaçıyor görünce :/

Siyah Süt, Elif Şafak'ın otobiyografik postpartum (doğum sonrası) depresyonunu anlatan (anlattığını iddia eden diyelim) otobiyografik romanı.. Diğer romanlarından farklı bir dili var, daha sade, anlatımı daha yalın, hatta daha neşeli.. Kitapta iddia edildiği gibi bir postpartum depresyondan çok, çocuk doğurup doğurmamaya karar verme süreci ağır basıyor.. Depresyon konusu en sonda iki-üç kısa bölümde özetlenmiş.. On aylık depresyon süreci hızla anlatılmış..

Kitabın en eğlenceli yanı bence İç Sesler Korosu, çok tanıdık geldiler bana, bende de o iç seslerden onlarca var, hepimizde bir sürü var zaten, ancak Elif Şafak'ın korosu da son derece eğlenceli :) Toplumun belirlediği annelik rolü mü yoksa anneliğe direnip kendini işine vermek mi arasındaki ikilemi dünya edebiyatından birçok kadın yazarı tanıtarak yazması çok güzel bir detaydı bence, iyi ki yapmış, tanımadığım yazarlarla *utan* tanışma fırsatı buldum bu şekilde..

Sonuç olarak okunmaya değer bir kitap, ben beğendim.. Elif Şafak'ın diğer kitaplarından farklı olduğunu söylemem lazım, diğer kitaplara kıyasla beğenmeme olasılığınız da var, dolayısıyla okunması şart değil.. Öte yandan diğer kitaplarını seven ve bu yazıları kim yazmış diye merak edenler için kaçırılmaması gereken bir kitap.. Evlenmeyi, çocuk yapmayı düşünmeyenlerin bir yerlerden bulup en azından "Evde Kalmış Kız Manifestosu"nu okumasını tavsiye ederim ama :)

Siyah Süt'ün bitmesiyle okunmayı bekleyen 3 kitabım kaldı.. Anadolu lisesi hazırlıkta (benim zamanımda ilkokuldan sonra 7 seneydi Anadolu liseleri..) İngilizce öğrenmeye başladığım ilk andan itibaren İngilizce hikayelere bayılıyorum ve koleksiyon yapıyorum.. Çeşit çeşit her türden (gotik, fantastik, hayalet, bilim kurgu vs.) kısa hikaye kitabım var.. Isaac Asimov da koleksiyonumun en değerli, en saygıdeğer üyesi :) Richard Dawkins'e, zekasına, bayılıyorum, dünyanın en zeki, en akıllı adamlarından biri. Kör Saatçi kitabı, konuyla (evrim) ilgili olmayanlara sıkıcı gelebilecek bir kitap, dili belki ağır bile gelebilir, o yüzden herkese önermem belki ama Tüfek, Mikrop ve Çelik'i (insan topluluklarının yazgısı) herkese öneririm, inanılmaz bir genel kültür kaynağı..


Marjo

8 Şubat 2009 Pazar

Marjo'nun Diyet Manzaraları

Gözümüzün içine baka baka Nutella'ları yedin, oh olsun dediğinizi duyar gibiyim :)))) Geçen hafta annemle bugünü diyetimizin ilk günü ilan etmiştik, birkaç gündür de diyetimsi besleniyorduk. Gerçi şuna diyet demeyelim, sağlıklı beslenme diyelim. Geçen sene diyetisyenimden aldığım kilo koruma planına devam edeceğiz sadece.. Bu arada kilo verirsek, sıkılaşırsak hiç fena olmaz :)

Resimdeki benim 2-3 gündür akşam yemeğim olan haşlanmış lahana salatası. Gaza gelip devasa bir lahana almışım, bitirmek uzun sürdü. Yarın ve muhtemelen sonraki gün de akşam yemeğimde lahana salatası var :) Akdenizli olduğumdan ve de et pek sevmediğimden bayram ediyorum kaç gündür, resmen midem rahatladı. Et için deliren insanlar var, bir gün et yemese krize giren tipler var bu gezegende :S Benim için olmasa da olur, hatta iddia ediyorum, gözüm kapalı (rengini görmemek için) herhangi bir hayvanın etini yesem, kuzu mu dana mı tavuk mu devekuşu mu vs. kesinlikle ayırt edemem. Gözüm açıksa tahmin ederim az çok renginden :P

Bilimum ot, sebze, meyve ise ilgi alanıma girer. Özellikle de haşlayıp ekşilenmişse ondan güzel yemek yoktur şu dünyada.. Resimdeki gibi bir diyet yemeği isteyenlere kolayca bir tarif de attırayım o zaman, çok işlevli bir bloğum olsun! Millete bir faydam olsun yahu.

Lahana kaynar su içinde 3-5 dakika haşlanır, dirisi güzel olur çünkü.. Süzülüp tabağa alınır, üstüne hangi baharatlar isteniyorsa eklenir. Haşlanmış sebzelerin tadını tuzla bozmayı tercih etmeyin bir de, maksat zaten zayıflamaksa eliniz tuza gitmesin, ama kimyona gitsin. Kimyon lahananın gaz yapmasını önler (püf noktası da verdim of of of), inanmayan kimyonsuz dener de boyunun ölçüsünü alır :Ppp Bu salataya ben azıcık nar ekşisi ekledim, normalde galon galon dökerim de diyetisyenimin dediğine göre kalorisi çok yüksekmiş, maksimum 1 kaşık o yüzden :( Limon suyu şart ama sirke isteğe bağlı.. Elma sirkesi tercih ediyorum ben mide problemlerim yüzünden, içimi daha yumuşak.

Eh Marjo, bu nasıl diyet, o tabağın hepsini mi bitireceksin diyeceksiniz, efenim tabii ki değil, 3'te 1'i benim, kalanı kardeşimin :P Onun 3 tabaklık öğününün 1 kısmı sadece. Erkek olmadığıma seviniyorum bazı günler, ömürlerinin yarısı yemek yemeyle geçiyor sanki :)))


Marjo

Nutella ve Akabinde Gelen Aydınlanma :)

Bizim eve Nutella girmez. Girince olacakları bildiğimizden almayız, başka yolu yok.. En son ben almıştım bir tane orta boy, sanırım birkaç ay önceydi, bir koca ikili ekmeğin yarısına doldur doldur yemiştim.. Ertesi gün de yahu ben ne ara 2 kilo aldım daha dün karnım minicikti filan demiştim. Canım yani o güzelim Nutella'yı suçlayacak değildim herhalde eheh :P Herneyse, geçen hafta kardeşim Nutella almış eve.. Kimse ellemeye cesaret edemediğinden tam 1 hafta masanın üstünde bekledi garibim :))) Ne kapağı açıldı, ne koruma bandı çıktı :)) En sonunda annem dayanamamış;


"Yahu almış bu çocuklar bunu, açmamışlar bile, neymiş bakayım.." demesiyle birlikte en koca boy kavanozu yarılamış, bir de kızarız diye söylememiş kimseye :)))) Annem acayip çikolata düşkünüdür zaten, normal şartlarda o cüssede birinin aşırı şeker yüklemesinden yığılıp kalmasını (varsa böyle bi şey :P ) beklersiniz de, kendisi son derece deneyimlidir çikolata tüketimi konusunda :) Gözünün yaşına bakmaz, 5 dakika içinde iki paket kare çikolata bitirebilir. Hani hızlı sosis yeme yarışmaları var ya, onun çikolata versiyonu olsa dünya, hatta kainat şampiyonu olabilir, o derece :))) Neyse sonrasında, kapağı açılan Nutella'nın nefsimizi ele geçirmesi sonucu kalanını kardeşimle kavga ede ede ekmeksiz kaşıkladık, bitirdik, hepimiz rahat ettik :)))

Uzun bir aradan sonra yenen aşırı kalorili, aşırı şekerli enfes tat tabii ki bünyeye ağır geldi. Hepimizin dün gece kabuslar görmüşüz ve de koca kavanozun yarısını yiyen annem tüm gün haşır huşur kaşındı eheh :)))

Olayın sabahında bloğuma geldim, aydınlanma yaşadım efendim. Nutella'nun zihin açıcı özelliği varmış meğersem :) Ben bloğumu açarken özellikle sırf kozmetik, makyaj ağırlıklı olmasın diye kendi kendime not düşmüştüm.. (Bu arada her seferinde rahatsız oluyorum, "bloguma" mı "bloğuma" mı demek lazım? TDK'da konuyla ilgili bilgi yok, kafamıza göre takılacaz sanırım??) Ajandamda, "Kendime not" kısmı olur bolca zaten. Galiba benim en sevdiğim şey kendi kendime not düşmek ajandamda.. Sanki çok büyük bir dehaymışım da kendimi ancak kendim anlarmışım gibi, notumu da kendime yazarım gibi :)) Neyse konuyu dağıtmayalım, geçen şu 1-2 hafta içinde çığrından çıkmış burda işler. El koydum duruma hemen. El koydum da iyi mi oldu bilmiyorum, muhtemelen herkesin canı Nutella istedi şu anda eheh :))) En azından insaflı davrandım kavanozda resmini koydum, ne resimler arasından eleme yaptığımı bir bilseniz :P Google görsellerde Nutella arayın isterseniz, ne demek istediğimi anlayacaksınız ;) Yok yok, evde Nutella yoksa en iyisi aramayın :)))

Marjo


Image Credit: Echae.com